bugün

entry'ler (19)

kadınların çok güzel olması

beni gülümseten gerçek. feysbukta vintage adı altında paylaşılan kadın vücudunun muhteşemliğini gözler önüne seren fotoğraflara bakıyorum, seviştiğim kadınların o ölümü hak etmeyen tenlerine ve vücutlarına bakıyorum, bakıyorum, doyamıyorum. biz napıcaz ya? sorusuyla birlikte, ne kadar şanslı olduğumuzu da anlıyorum diğer yandan. kadınların böylesine güzel odluğu dünyada acıya dair hiçbir şey olmaması gerekirken; öyle olmuyor maalesef. bu da işin hüzün kısmı. krallar sevişmeyi bilselerdi savaşlar olur muydu diye masum bir soru takılıyor aklıma. krallar sevişemedikleri için bizi öldürürler diye sonuca varıyorum sonra. küçük ve yumuşak ellere bakıp ağlamak kalıyor geriye. ah, puşt hüzün. bir de şarkı paylaşayım. konuyla ilgili mi değil mi bilmiyorum.

http://www.youtube.com/watch?v=NDq36YD1ESM

kavonoz necati

(bkz: #16022344)

kısa öyküsüyle güldürmüştür. bir dublaj sanatçısının da dediği gibi: eline sağlık.

psycho killer

en az bir kere stuart davis'ten dinlemeyenlerin çok şey kaybettiği bir talking heads kültü.

oh carol

serin esen bir neil sedaka esintisi. dinlenmesi ve arkadaş ortamlarında dinletilmesi sevap olan şaheser.

flowers in december

bir mazzy star şarkısı. mazzy star kederine giriş 101 dersinde dinletilen yıkıcı ve enfes eser, dinlemeyenlerin ve dersi kaçıranların dikkatine.

phantasmagoria in two

bir tim buckley balyozu. şarkıyı kavradıktan ve kaçınılmaz olarak 112 kere üst üste dinledikten sonra hayata devam edebilmenin farklı bir çaba gerektirmesi gibi sonuçlar doğabilir. sakin olun ve 113. kez çalmasına müsaade edin.

joey

bir concrete blonde kültü. şüphesiz ki bu şarkıyı dinlemeden ölenler derin bir acıma duygusunu biz geride kalanlara miras bırakarak gitmişlerdir. mekanları cennet olsun.

andre gide

iyi bir yazar.

"doğum oranı çok yüksek olan bir ulustan, insan hayatına önem vermesi, aynı biçimde her kişiye saygı göstermesi beklenemez"
andre gide

"en az 3 çocuk yapın. 3 çoçuk milli beka meselesidir. bu işin bilimsel bir alt yapısı da var. nüfus azaltılarak zengin olunmaz."
tayyip erdoğan

sevişirken erkekleri tahrik eden detaylar

pozisyondan pozisyona değişen detaylardır.

misyonerde, kadının üzerine tam kapanıp kafamızı kafasının yanına gömdüğümüzde; kısık sesle ve birkaç kez ismimizi söylemesidir.

doggy yaparken; dalgalanan kalça etleridir, saçından tutarak coştuğumuzda oluşan o estetik görüntü ve mutlak hakimiyet hissidir.

ayakta yaparken; sallanan memelerin görüntüsü ve kadın sırtının pürüzsüzlüğüdür.

bacak omuza: kadını baldırlarından kavradığımızda yaşadığımız, o yumuşak teninin yarattığı muhteşem histir.

kadının üstte olduğu pozisyon ise başlı başına bir tahrik unsurudur. bir süre takılmasına izin verdikten sonra, onu kendimize çekip alttan seri çalışmaya başlayacağımız ana kendimizi hazırlamak özellikle muhteşemdir.

richard brautigan

kelimenin tam manasıyla harika bir yazar. ilk etapta bu ne lan diyebilir insan ama inatla anlamaya çalışılmalı, cümle aralarındaki detaylar kaçırılmamalı. şiirsel anlatım tarzı, kırılganlığı, hassaslığı ve inanılmaz derinliğiyle okuyan ve anlayan için bir şanstır brautigan. şiirleri de ayrı güzeldir. toz, amerikalı, toz.

900 lira maaş alıp akp ye oy veren fakir akp li

akpnin halkın iktidarı değil, halkın intikamı olduğunu bizlere anlatan ama bizim inatla anlamadığımız insandır. balon bir batıcılık anlayışıyla, cumhuriyet kurulduğundan beri habire aşağılanan, dışlanan, okullara alınmayan, devlet dairelerine girmelerine izin verilmeyen kesimin intikamıdır akp. acının boyutu arttıkça oy sayıları da artacaktır. bu yüzden bu kadar geniş iktidardakiler. bu kadar da olmaz dediğimiz şeyler bu yüzden bu kadar doğal bir biçimde oluyor. artık aşağılamayı bırakıp, bakış açımızı ve mücadele biçimimizi değiştirmemiz gerekiyor diye düşünüyorum. 12 yıldır aynı muhalefet, aynı tarz ve hiçbir yol kat edemedik. öyleyse mücadelenin biçimi değişmeli.

metin üstündağ

aşırı üretkenliğin kaçınılmaz etkisi kötü şeyler de yazmaktır. Met üst ile ilgili eleştirebileceğim tek husus budur. fazla üretken olma çabası ara sıra kötü şeyler yazmasına neden olmuştur. ama genel manada harikadır, özellikle şiirleri. kalk gidelim defteri gibi bir harikalar diyarı yaratması es geçilmemeli ve mutlaka bir yerlerden bulup okunmalıdır. şurada birkaç şiir var:

http://www.aksitesir.com/...dag-kalk-gidelim-defteri/

henry miller

hayatı algılayış biçimi iyi kavranması gereken muhteşem yazar. avi pardo'nun çevirdiği, big sur ve hireonymus bosch'un portakalları kitabından bir alıntı yapmak gerekirse:

"Dünyayı öfkeli düşünceleri ve eylemleri ile sarsmaları gerekirken dünyadan kaçmanın yollarını arayan bu gençlere ne oldu? Bu gençler neden zamanından önce yaşlanıyor, daha özgür olmaları gerekirken hüsrana uğruyorlar? Onlarda hayat mücadelesinde yararsız, yeteneksiz oldukları fikrini uyandıran ne?"

dine saygı duymamak

doğru fiil: duyamamak olmalıdır. saygı, saygı gösterilebilitesi olan şeye veya şeylere gösterilebilir. türkiye'nin yüzde doksan dokuzu kahve fincanına inanıyor diye insanların hayatlarını bu yönde değiştirmeye kalkmak; saygı duyulası değil, yıkılması gereken bir anlayıştır. doğal, hatta olması gereken, bir tavırdır.

charles bukowski şiirleri

cahil cesareti sergilemek dediğimiz hadisenin vuku bulmasını sağlayan şiirlerdir. "bunu ben de yazarım" diye galeyana gelen hiç bukowski kitabı okumamış insancıklar tanıdım. bukowski'ye kadar süregelen alışılagelmiş şiir yapısını, şiirin gizemli olması gerektiği zırvasını, anlaşılmayan şiirlerin rağbet görmesi saçmalığını değiştiren tipte güçlü şiirlerdir Bukowski şiirleri. vuruculuğu tezatta ya da gizemde aramamış, yalın, doğal, düz ve akışkan biçimde suratımıza suratımıza yumruğunu indirmiştir büyük usta:

"kendi
yangınımızı
başlatır
başkalarını
suçlarız."
*

dincilerin faydasız kişi olmaları

doğru bir önermedir. şaka anlayışlarına bakmak, hayat tarzlarına bakmak ve her şeyi öteki taraf için yapmayı şiar edindiklerini düşünmek; bu kanıya varmak için yeterlidir. burada feysbuk müslüman sayfasından alacağım bir fıkrayla sizlere mutsuzluklardan mutsuzluk beğendirebilirdim ama ben merhametli bir insanım ve bunu yapmayacağım. korkunç.

sözlük yazarlarının ilginç lise anıları

lisedeyken bir geri zekalıydım. doğal olarak bir geri zekalı gibi davranırdım. birgün tebeşir tozuyla yüzümü toza bulamıştım. sonra hoca sınıfa girip suratıma sükunetle bakmış, ardından da hiçbir şey demeden çat diye tokat çıkartmıştı. "git şu yüzünü yıka gel, salak herif!" ve tuvalete gidip neden böyle bir şey yaptığımı düşünmüştüm. ilgiye muhtaç değildim. birilerinin benimle ilgilenmesi; isteyeceğim son şeydi. kendimden nefret edecek yer aradığım günlerdi ve bir neden daha bulmuştum. hoca haklıydı. allah böyle hayatı kahretsin.

tanım: lisede yaşanan ilginç anılardır.

martı

"hiç yaşamamışız gibi olacak sonunda"

gibi ölümcül bir sözü içinde barındıran; tipik, ezginin günlüğü şarkısı. beklenmedik anlarda bir yerlerden duyularak insanı hüzünden sıçırtan etkisi meşhurdur.

kızlarda ki koyma isteği

hep dürüstlüğünden kaybeden, herkesi kendi gibi zannettiği için çok acı çeken, en sevmediği özelliği insanları sevmek olan kadınlara has istektir. "o tuğçe orospunun da ağzına sıçıcam zaten!" diye coşa gelme ihtimalleri yüksek, umut sarıkaya'nın tabiriyle 'dobra-ayı' kadın dediğimiz kadınlardır. uzak durulmalıdır.